Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), internet sitesinde yayımladığı çalışma ile 2011-2024 dönemine dair İktisadi Yönelim Anketi ve mikro kredi verilerini bir araya getirerek enflasyon beklentileri ile kredi davranışları arasındaki ilişkiyi derinlemesine incelemiştir. Analizler, firma seviyesinde enflasyon beklentilerindeki artışların daha yüksek tutarlı kredi kullanımı ile doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.
Reel Sektörün Enflasyon Beklentilerindeki Değişim
TCMB’nin notunda, “İktisadi birimlerin enflasyon beklentilerinin yönetilmesi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde optimal politika sonuçlarına ulaşılması açısından modern merkez bankacılığının temelini oluşturmaktadır.” ifadelerine yer verilmiştir. Bu çerçevede, reel sektör firmalarının enflasyon beklentilerindeki değişimlerin sonuçlarının anlaşılması, ürün fiyatlaması, çalışan ücretleri, istihdam ve yatırım gibi kararlar üzerindeki etkilerin doğru bir şekilde analiz edilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak mevcut akademik yazın, firmaların gelecekteki enflasyon algılarının finansal sonuçları hakkında yeterli bilgi sunmamaktadır.
Bu çalışma, Türkiye özelinde 2011-2024 dönemi için İktisadi Yönelim Anketi ve mikro kredi verilerini birleştirerek enflasyon beklentileri ile kredi davranışları arasındaki ilişkiyi incelemektedir.
Enflasyon Beklentilerindeki Artışın Sebepleri
Temel analizler, firma seviyesinde enflasyon beklentilerindeki artışların daha yüksek montanlı kredi kullanımını teşvik ettiğini göstermektedir. Bunun yanı sıra, bu eğilimin, özellikle örnekleme dönemin sonraki kısmında YP (Yabancı Para) kredi kullanımını azalttığı gözlemlenmiştir. Çalışmanın kapsamındaki diğer analizler, enflasyon beklentilerindeki kötüleşmenin TL kredi talebini artırdığını ve bunun yüksek kredi finansman maliyetleri ile kısa kredi vadesi ile bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır.
Genel olarak, bu çalışmanın sonuçları, iktisadi birimlerin beklentilerinin yönetilmesinin, fiyat istikrarının sağlanması yoluyla yerel para birimi cinsinden kredi büyümesindeki aşırı hareketlerin kontrol altına alınmasını, kredi maliyetlerinin düşürülmesini ve kredi vadelerinin artırılmasını sağlayarak finansal istikrarı destekleyen bir mekanizma olduğunu göstermektedir.