• YARIM ALTIN
    14.083,00
    % -0,08
  • AMERIKAN DOLARI
    40,3717
    % 0,09
  • € EURO
    47,0204
    % 0,20
  • £ POUND
    54,2625
    % 0,00
  • ¥ YUAN
    5,6223
    % 0,19
  • РУБ RUBLE
    0,5147
    % -0,41
  • BITCOIN/TL
    4840218,302
    % 1,75
  • BIST 100
    10.370,71
    % 2,46

Ekonomi Değerlendirmesi: Enflasyon, Dış Ticaret Açığı ve Para Politikası

Ekonomi Değerlendirmesi: Enflasyon, Dış Ticaret Açığı ve Para Politikası

Ekonomi Değerlendirmesi: Kritik Veriler ve Gözlemler

Ekonomi Değerlendirmesi: Kritik Veriler ve Gözlemler

Ekonomik durum değerlendirmemde dikkate almam gereken 4 önemli veri bulunmaktadır. Bunlar:

  • Ocak ayında %5’i aşan manşet TÜFE ve mevsimsel etkilerden arındırılmış %3.85 olarak açıklanan “trend enflasyon” verisi.
  • Aylık bazda daralma gösteren ve 10 aydır daralma bölgesinde kalan ISO S&P Global imalat sanayi PMI ile Ocak ayında yeniden daralma bölgesine düşen MUSIAD-SAMEKS bileşik PMI verileri.
  • BloombergHT tarafından hazırlanan Ocak öncü tüketici güven endeksinde görülen gerileme.
  • Ayrıca, geçici verilere göre Ocak’ta $8 milyara yaklaşan dış ticaret açığı durumu.

Enflasyon Şoku: Geçici Değil

Ekonomi Değerlendirmesi: Enflasyon, Dış Ticaret Açığı ve Para Politikası

Üzgünüm, ancak enflasyon şoku geçici bir süreç olarak görünmüyor. Asgari ücret ve emekli zamlarının hızla harcandığı bir ortamda, ekonomist meslektaşlarımdan “asgari ücret zammı enflasyonu etkilemez” düşüncesinden vazgeçmelerini rica ediyorum. BloombergHT’nin güven anketi, düşük tutulan yılbaşı zamlarının etkisiyle bu tüketim dalgasının ilerleyen aylarda yavaşlayacağını gösteriyor. ISO ve SAMEKS verilerinde de talebin yavaşladığına dair işaretler bulunuyor. Ocak ayında otomotiv satışlarındaki sert düşüş ve elektrikli eşyada gözlemlenen olumsuz seyrin, iç talebin enflasyona daha az katkı yapacağına dair görüşü desteklediğini düşünüyorum.

Bununla birlikte, Türkiye’de ücret ve gelir gelişmelerini asgari ücret üzerinden değerlendirmek doğru bir yaklaşım değil. Tüm çalışanların yaklaşık %40’ını oluşturan kalifiye mavi ve beyaz yaka çalışanlar, %40’ın üzerinde zam aldı. Yüksek mevduat faizlerinden kaynaklanan Servet Etkisi, iç talebi canlı tutmaya devam ediyor. Ancak, Türkiye’nin kurumsal nedenlerle kronik arz sıkıntısı yaşayacak bir ekonomiye dönüştüğü tezimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Siyasetteki anlamsız baskılar, özel sektöre yönelik kayyım yasası, mafya-yargı-parti ilişkileri ve Mehmet Şimşek’in sürekli ek vergi kaynakları arayışı, özel sektörün sabit sermaye yatırımı yapma ve teknoloji ithal etme iştahını olumsuz etkiliyor.

Talep yüksek seyrettiğinde, ilk tepkilerin kar marjlarını genişletmek olması beklenir, ardından üretim artışı gelir. Ancak Türkiye’de bu sürecin ilk aşamasının devamlılık kazanmış olabileceğini düşünüyorum. Özetle, enflasyon şokunun kolaylıkla yatışacağı görüşüne katılmıyorum. Bu yıl, TÜFE’nin en az %30 seviyelerinde kalacağı tahminimizi hatırlatmak isterim; hatta %35 daha olası bir senaryo olarak öne çıkıyor. Ancak, TCMB’ye şans yardım edebilir. Şu ana kadar enerji fiyatlarında bir gerileme yaşanmadı, fakat Ticaret Savaşı senaryosunun enerji talebini önemli ölçüde yavaşlatacağı düşüncesini koruyorum. Ayrıca, Trump’ın Körfez Arap Ülkelerine enerji fiyatlarını düşük tutmaları için baskı yapacağı öngörüsündeyim.

Brent Petrol Fiyatları Üzerine

Brent petrol fiyatlarının hangi seviyeye gerileceğini tahmin etmek zor; fakat küresel ekonomide büyümenin, tahmin edilen %3 seviyesinde değil, jeopolitik nedenlerle %2’nin altına düşmesi bekleniyor. Bu durum Brent petrol fiyatlarını $50-60/varil bandına çekebilir.

TCMB Para Politikası: Faiz İndirimleri

TCMB’nin para politikası üzerine gelecek olursak, 8 Şubat’ta yapılacak ilk Enflasyon Raporu sunumunda, Karahan ve ekibinin Ocak enflasyon verisini geçici bir şok olarak nitelendireceği ve enflasyonun trend olarak düştüğü yönünde birkaç veri bulacağından neredeyse eminim. Türkiye’nin siyasi ortamı ve iş dünyasının içinde bulunduğu koşullarda, Mart ayında 250 baz puan faiz indirimi, enflasyonla mücadeleye zarar verse de kaçınılmaz bir adım olabilir. Ancak, böyle bir karar alındığında, her toplantıda faiz indiriminin otomatik olmadığını açıkça belirtmek gerektiğini düşünüyorum. TCMB, Fed gibi, paydaşlara faiz kararlarının verilere dayandığını kanıtlamakla yükümlüdür. Özellikle, tahmin ettiğim gibi Ocak-Şubat aylarında TCMB-TÜİK sektörel enflasyon beklentileri anketleri ve Koç Üniversitesi-KONDA hanehalkı enflasyon algısı anketi yükseliş gösterirse, TCMB’nin Mart’tan sonra faiz indirimlerine ara vermesi zorunlu hale gelecektir. Aksi takdirde, enflasyon tahminlerimizi yukarı yönlü güncellememiz gerekecektir. Buna karşın, henüz yerleşiklerin döviz ve altına kaçacağı bir senaryo öngöremiyorum.

TCMB, bir şekilde DTH – TL mevduat ve fon getirileri arasındaki makası, ikincisi lehine açık tutmaya devam edecektir. Başka bir deyişle, TCMB güçlü dolar politikasını sürdürmeye devam edecektir. HSBC Portföy Stratejisti İbrahim Aksoy’un aktarımına göre: “Düşük cari açık, Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin dezenflasyon açısından TL’de reel değerlenmeye verdiği önem ve indirimlere rağmen faiz oranlarının bir süre daha yüksek kalacak olması bu görüşümüzün ana destek noktaları konumunda.” Gazete Oksijen’de yer alan habere göre, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı bir konferansta “Program devam ettiği sürece reel döviz kurundaki değerlenmenin süreceğine güvenebilirsiniz. İleriye dönük daha fazla fırsat olduğunu söyleyebilirim.” ifadelerini kullandı.

Dış Ticaret Açığı: Korkulacak Bir Durum Mu?

Ekonomi Değerlendirmesi: Enflasyon, Dış Ticaret Açığı ve Para Politikası

Dış ticaret açığından korkmak gereksiz. Manşet veriler her zaman yanıltıcı olabilir. Dış açığı mevsimsellikten ve altın-enerjiden arındırdığımızda karşımıza çok daha olumlu bir tablo çıkıyor. Akbank Ekonomik Araştırmalar’ın analizine göre: “Ticaret Bakanlığı’nın geçici verilerine göre, dış ticaret dengesi Ocak ayında 7,7 milyar $ açık verirken, 12 aylık birikimli dış ticaret açığı 82,2 milyar $’dan 83,7 milyar $’a yükseldi. Dış ticaret açığı mevsimsellikten arındırılmış olarak bir önceki aya kıyasla iyileşmeye devam etti. Bu iyileşmede altın ve enerji ithalatındaki azalışın yanı sıra, altın ve enerji hariç dengedeki iyileşme etkili oldu. Ocak ayında altın ithalatı 1,5 milyar $ ile önceki 3 aylık ortalamasının (1,9 milyar $) altında gerçekleşti. Mücevherat ithalatının da gerilediği görülüyor.” Mevcut ortamda reel değerlendirmenin sürdüğü ve talepte daralma sinyali alınmadığı için dış denge eğilimindeki iyileşmeyi olumlu bulsak da, bu şartlarda iyileşmenin kalıcı bir eğilime dönüşmesini beklemiyoruz.

Önümüzdeki dönemde dış talepteki toparlanmanın güçlü olmayacağı, ticaret savaşları ve doların güç kazanması nedeniyle dış açığın genişleyeceğini düşünüyorum. Bu analize katılıyorum. TİM verileri, Avrupa ülkelerine ihracatın zor koşullara rağmen bir önceki yıla göre arttığını gösterirken, ISO PMI detayları da ihracat siparişlerinde mütevazi bir iyileşmeyi işaret ediyor. Özetle, ihracat düşük oranlarda da olsa yükselmeye devam edecek.

Ekonomi Değerlendirmesi: Enflasyon, Dış Ticaret Açığı ve Para Politikası

Turizm sezonunda yeni rekorlar beklemiyoruz; ancak geçen senenin net hasılatı veya belki %5 eksik bir gelir elde edilmesi mümkün. Sorun, tüketim malları ithalatında, bir yılda $55 milyarı bulmuş durumda. Asgari ücretin üzerinde gelir elde eden toplumun %40’ı, ithal mallarının göreceli olarak ucuzlamasını daha fazla tüketmek için bir gerekçe olarak kullanacaktır. Ancak dış dengedeki bozulma, zaten 2025 tahminlerimizde yer almakta. Bu yıl cari açığın geçen senenin iki katına çıkmasını bekliyoruz; ama bu durumda dahi GSYH’ya oranı kimseyi ürkütmeyecek şekilde %1.5 düzeyinde kalacaktır.

Gelişen Ülkeler (GOÜ) için fon akımları hakkında karamsar görüşlerime rağmen, Türkiye’nin dış borçlanmada güçlük çekmeyeceği kanaatindeyim. Sıcak para akımlarının hızlanacağına %100 eminim. Bu koşullar gerçekleşirse, TCMB yaz aylarında kura tüm müdahaleleri keser ve değerinin serbest piyasada belirleneceğini açıkça ifade eder. Ancak mevsimsel olarak coşan döviz akımları ve büyük yerleşiklerin TL’de kalmaya devam etmesi, kurda yukarı yönlü bir şok yaşanmasını engelleyebilir. Başka bir deyişle, TCMB yaz aylarında AKP tabanına ve iş dünyasına “artık yakamdan düşün, kuru ben değil, serbest piyasa belirliyor” mesajını verebilir. Yıl sonuna doğru, 2026 başlarında sandık haberleriyle birlikte kurda çalkantılar artabilir. Küresel şoklar, Türkiye’nin istisnai durumuna rağmen dış borçlanma koşullarını zorlaştırabilir; ancak “o dereyi geçmek için paçaları sıvamak henüz erken” demek yerinde olacaktır.

Bu değerlendirmeler, Güldem Atabay ve FÖŞ tarafından kaleme alınan GADT Raporu’ndan alınmıştır. Rapor örneği ve (ücretli) abonelik koşulları hakkında daha fazla bilgi için lütfen iletişime geçin.

YORUMLAR YAZ